1944 yılında Estonya'da geçen ve kendi halkının içerisinde bir çatışmayı konu alan bu film, sadece bir savaş filmi olmanın ötesine geçerek, insanlık hali ve ahlakı üzerine ciddi sorgulamalar gerçekleştiriyor. Alman güçlerinin geri çekilmesi sırasında onlara hizmet eden Estonyalılar ile ilerleyen Sovyet Kızıl Ordusu'na zorla askere alınan Estonyalıların savaşı, adeta bir kardeş kavgası boyutlarına ulaşıyor. Film, aynı dili konuşan, aynı kültürü paylaşan ancak ideolojik ve politik farklılıklar yüzünden karşı karşıya gelen insanların dramını etkileyici bir şekilde işliyor. Savaşın acımasız yüzünü ve insanlar üzerindeki tahrip edici etkisini gözler önüne sererken, kişisel çıkarlarla toplum yararının çatışmasını ve insanın kendi insanına neler yapabileceğini acı bir gerçeklikle ortaya koyuyor. Tarihi olayları sinemaya taşımayı başaran bu film, seyirciyi sadece tarihle yüzleştirmiyor, aynı zamanda insana dair en temel ve çıplak gerçeklerle de buluşturuyor. Savaşın ve ideolojik çatışmaların ortasında kalan sıradan insanların hikayesini anlatırken, onların korkularını, çaresizliklerini ve verdikleri hayatta kalma mücadelesini başarıyla perdeye yansıtıyor. Film, hikayesinde Estonya toprakları üzerinde yaşanan kırılma noktalarını ve insanların bu süreçte ne denli zorlu bir mücadele verdiğini gözler önüne seriyor. Dolayısıyla bu film, sadece bir savaş hikayesi anlatmıyor, aynı zamanda kardeşlik, aidiyet, sadakat ve vatanseverlik gibi evrensel konuları da ele alarak, seyirciye dikkat çekici bir insanlık dersi sunuyor. Bu sebeple, hem tarihsel hem de insana dair derinlikli bir analiz yapmak isteyen her sinema severin bu filmi izlemesi şiddetle tavsiye edilir.