Kötülük, ölümlülerin topraklarında yükselecek. 1999, Türkiye. İstanbul tarihinin en kurak yıllarından biri olan bu dönem, aynı zamanda büyük depremin yaşandığı, güneş tutulmasının gerçekleştiği ve bir dizi şeytani ritüelin ardı ardına yaşanma sıklığının arttığı bir yıl olarak da kaydedildi tarih kitaplarına. Dönemin karmaşıklığını ve gerginliğini işaret eden bu olayları bir araya getiren bu öykü, izleyicinin dikkatini üzerinde toplamayı başarıyor. Tarih sahnesinde yaşanan büyük doğa olayları ve doğaüstü ritüellerin birleşimi, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir hikaye oluşturuyor. İstanbul'un o yıl nasıl kuraklıkla pençeleştiği, büyük depremin şehri nasıl sarsıldığı, güneş tutulmasıyla gelen korkular... ve tüm bu kaosun ortasında gerçekleşen şeytani ritüeller... Sanki bir apokaliptik filmin senaryosunu okur gibi hikayeye dalmanızı sağlayacak bu detaylar, dikkati çekici bir şekilde sunuluyor. Yazar, okuyucunun hikayeyi hissetmesini sağlayacak bir dikkatle, bu farklı olayların bir arada yaşanma şeklini çiziyor. Her bir olayın ağırlığı ve gerçeküstü atmosferi, bir sinema eleştirmeni olarak beni derinden etkiledi. Bu hikaye, karışık ve karmaşık bir dönemin, belki de çağın en yoğun anlarını hafızalarımıza kazıyor. Kötülüğün yükselişi ve İstanbul'un 1999 yılını anlatan bu hikaye, sinemaseverlere çok fazla şey sunuyor. Yazarın elinden çıkan bu eser, ister istemez bir sinema yorumcusunun hakkında konuşmak isteyeceği bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor ve hakkında söylenecek daha pek çok şey var. Kısacası, bu hikaye, gerçeküstü bir atmosfer ve tarihin karmaşık dönemlerini birleştiren başarılı bir anlatı sunuyor.