1980 yılında, genç bir delikanlının hikayesini konu alan film, hem duygusal hem de sosyopolitik bir inceleme sunuyor. İran'daki çatışmalardan kaçarak Amerika'ya sığınan bu genç, ne yazık ki burada da düşmanca bir tavır ile karşılaşıyor. Kendisine dair olan bu tavrın temel sebebi ise dönemin İran'la olan diplomatik krizlerinden biri olan rehine krizi. Ancak genç delikanlı, karşılaştığı zorluklara rağmen Amerika'da uyum sağlamaya kararlıdır. Kendini kabul ettirmek ve sosyal bir çevre oluşturmak amacıyla okulun güreş takımına katılır. Fakat takım, başarısız sonuçlar almakta ve içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıya kalmaktadır. Kısacası, genç İranlı'nın başına gelenler, bir anlamda Amerika'da yaşanan sorunların küçük bir modellemesidir. Film, genç delikanlının bu mücadelesini etkileyici bir biçimde anlatıyor. Hem siyasi hem de kişisel düzeydeki çatışmalar arasında sıkışıp kalan ana karakter, Amerikan toplumunda bir yer edinmeye çalışırken yaşadığı zorlukları, mükemmel bir sinematografi ve yönetmenlik hüneri ile beyaz perdeye aktarıyor. Kendisi gibi yabancı olan ve dışlanan diğer kişilerle aynı durumda olduğunu anlayan genç, bu süreçte kimlik ve aidiyet kavramları üzerine derinlemesine düşünmeye başlıyor. Film, bir yandan İran-Amerika ilişkilerini ele alırken diğer yandan da insanlık durumunu ve bireyin toplum içindeki yerini sorgulamaktadır. Kendine özgü bir bakış açısı ve duyarlı bir anlatımı olan bu yapıt, hem sinema severleri hem de tarih ve sosyoloji meraklılarını oldukça tatmin edecektir. Kendi hayatını, kişisel ve kültürel kimliğini, yaşadığı toplumla barışık bir hale getirmeye çalışan bir bireyin hikayesini titizlikle anlatan bir başyapıt. Sonuç olarak, filmi izlerken hem duygusal yoğunluğu hissedecek hem de dönemin sosyo-politik atmosferine dair bilgi sahibi olacaksınız.