Edebiyat fakültesinde öğrenci olarak karşılaşan Toma ve Ana'nın hikayesi, izleyiciyi derin bir romantizmin büyülü dünyasına çekiyor. Yollarının kesişmesiyle beraber başlayan bu sevgi hikayesi, herkesin kendinde bir parça bulabileceği türden. Toma ve Ana'nın hikayesi, bir edebiyat fakültesinde başlar. Bu iki genç ruh, ilk kez kampüsün kitaplarla dopdolu koridorlarında karşılaşır. İlk bakışta etkileyici bir çekimle birbirlerine doğru çekilirler ve neredeyse anında aşık olurlar. Bu genç aşıklar, ilk andan itibaren birlikte geçirdikleri her anın değerini bilirler ve birlikte geçen zaman onların arasındaki bağı sadece daha da güçlendirir. Esin kaynağı oldukları derin aşk hikayesi, bir edebiyat fakültesinde başlayan ve ardından hızla kendini romantik bir serüvene bırakan genç bir çiftin yaşamına odaklanır. Edebiyatın derinliklerine dalarken bir yandan da kendi kişisel hikayelerini yazan Toma ve Ana, zamanla birbirlerine duydukları tutkuyu ve saygıyı perçinler. Ne var ki, Toma ve Ana'nın hikayesi sadece bir aşk hikayesi değil. Onların hikayesi, edebiyatın büyülü dünyasının içinde şekillenen, aşıkların hem birbirlerini hem de kendi benliklerini keşfettikleri bir özgelişim yolculuğu da. Bu, onların hikayelerini ekranda izlerken izleyicinin de kendini bir seyirci olmaktan öteye taşıyıp, hikayenin bir parçası olmasını sağlıyor. Sonuç olarak, Toma ve Ana'nın hikayesi, izleyicinin duygusal, psikolojik ve entelektüel olarak tatmin olacağı, eşsiz bir sinematik deneyim sunuyor. Bu hikaye, seyirciyi sımsıkı sarıp sarmalayacak ve onları bir edebiyat öğrencisinin aşka dair bu karmaşık dünyasının içine çekecek.
