"Reklam Ajansı CEO'su, bir gün hastanede uyanır ve sadece reklam sloganları konuşmaya başlar." Bu cümle, alışılmışın dışında ve bir o kadar da ilgi çekici bir filmin konusunu anlatıyor. Film, başarılı bir reklamcının, beklenmedik bir hastalık sonucunda sıradışı bir durumla karşı karşıya kalmasını konu ediniyor. Bu özgün hikaye, karakterlerin psikolojik dönüşümlerini, insan ilişkilerini ve hayatın beklenmeyen sürprizlerini mükemmel bir dille işlemeyi başarıyor. Reklamcılık dünyasının karmaşasından, dilin algı dahilinde ne kadar etkili olabileceğine dair sorgulamalar da filmde işlenen başlıca temalardan. Filmde, iletişim aracı olarak dilin nasıl değişebileceğini gösteren ayrıntılı sahneler bulunuyor. Ana karakterimiz, bir yandan normal hayatına dönebilmek için çabalarken, bir yandan da etrafındaki insanları sadece reklam sloganlarıyla anlamlandırmaya çalışır. Filmin sonunda ise, seyirci, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda kişinin düşünce yapısını ve algısını da biçimlendiren bir araç olduğunu anlamış oluyor. Kısacası, bu filmin sadece bir komedi-drama yapımı olmadığını, aynı zamanda dil ve iletişim üzerine düşündüren bir eser olduğunu söyleyebilirim.
