Pelletier ailesinin hayatı, dört çocuğundan üçünün nadir ve tedavi edilemez bir hastalık olan retinitis pigmentosa teşhisi konmasıyla tamamen değişir. Bu hastalık, ciddi görme kaybına yol açar ve aile açısından sarsıcı bir haber olur. Bu hayatı alt üst eden gelişmenin ardından, anne Édith Lemay ve baba Sébastien Pelletier, çocuklarıyla birlikte dünyanın güzelliklerini keşfetmek için bir yolculuğa çıkmaya karar verirler. Henüz görebiliyorlarken dünya üzerindeki muhteşem manzaraları ve benzersiz anıları biriktirmek, onlar için çok önemlidir. Bu uzun ve heyecan verici yolculuk boyunca, çeşitli ülkeleri ziyaret ederler ve her biri adeta bir masaldan fırlamış gibi olan tarihi yerler, doğal güzellikler ve kültürel zenginliklerle karşılaşırlar. Film, Pelletier ailesinin karşılaştığı zorluklara rağmen, içlerindeki sevgi, dayanıklılık ve sarsılmaz bir hayret duygusuyla nasıl başa çıktıklarını anlatır. Bu dünya turu sırasında, çocuklarına daha önce hiç görmedikleri şeyleri gösterip yaşamlarını renklendirmeye çalışırlar. Aile, gelecekte karşılaşacakları belirsizliklere rağmen, anın tadını çıkararak birlikte geçirdikleri her anı kıymetli kılmaya çabalar. Seyahatleri sırasında deneyimledikleri kültürel etkileşimler, alışılmadık dostluklar ve doğanın eşsiz harikaları, onların gözlerindeki ışığın kaybolmasına izin vermez. Görsel güzelliklerle dolu bu film, izleyicilere yaşamın her anının değerini bilmenin önemini hatırlatırken, Pelletier ailesinin hikayesi duygusal ve ilham verici bir yolculuk sunar.