Paris, Haziran 1940. De Gaulle çifti, Fransa'nın askeri ve politik çöküşüyle karşı karşıya. Charles de Gaulle, Londra'ya katılırken, eşi Yvonne, üç çocuğuyla birlikte sürgünlerin yoğunluğunun içerisinde bulur kendini. Bu film, endişe ve belirsizliğin hüküm sürdüğü bu dönemi, en ufak ayrıntısına kadar mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Charles De Gaulle'ün kararlığı, liderliği ve Fransa'ya olan inancı etkileyici bir şekilde betimlenmiş. Ayrıca, savaşın korkunç gerçeğini yaşayan ve hayatta kalmaya çalışan bir eş ve annenin hikayesi de ayrı bir hassasiyetle ele alınmış. Yvonne, çocuklarına koruyucu bir ebeveyn olma ve ailelerini bir arada tutma mücadelesiyle, bu çılgın sürecin içindeki dayanışmayı ve direnişi simgeliyor. Film, sadece bir tarih dersi sunmakla kalmıyor; aynı zamanda izleyenlere, savaşın insanların hayatlarını nasıl etkilediğini, kişisel acıları, kayıpları ve savaşın getirdiği trajedileri gösteriyor. Bir yandan De Gaulle'ün politik ve askeri çöküşle nasıl başa çıktığına tanıklık ederken, diğer yandan da Yvonne ve çocuklarının bu süreçten nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor. Hikaye, bir ailenin dayanışması, umudunu yitirmeyişi ve hayatta kalma mücadelesinin yürek parçalayan bir portresini çiziyor.