Bir yabancı, bir çiftin evine giriyor ve kocayı bağlıyor. Tüm hafta sonunu elinde tutarak kadınla yavaş yavaş ilerleyen bir oyuna başlıyor. Bu, tehditler, korku ve itaate dayalı bir oyun. Ancak oyunun en ilginç yönü, içinde yer alan tuhaf bir samimiyet. Film, korkunun ve tehdidin yanı sıra, bir yabancı ile zorla kurulan ve zamanla biçim değiştiren bu karmaşık ilişkinin derinliklerine iniyor. Yabancı karakteri, evin içindeki egemenliğini sürdürürken, kadın karakter de onunla başa çıkmak, belki de onu kontrol altına almak için kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Bu süreç içinde, ikili arasında beklenmedik bir bağ, bir alışkanlık ve hatta belirli bir yakınlık oluşuyor. Bu yakınlığın altında yatan etmenler; korku, çaresizlik ve belki de bir nebze merak. Yönetmen, izleyiciyi bu rahatsız edici oyunun içine sürüklerken, seyirciye gerilimin ve belirsizliğin dozunu sürekli artırıyor. Filmin alt metninde, güç dinamikleri, itaat, korku ve zorla kurulan ilişkiler üzerine çarpıcı bir eleştiri yapılıyor. Sonuç olarak, bu film, sıradan bir evde geçen ve iki kişi arasında yaşanan bu dehşet verici oyunla, izleyicisine gerilim, korku ve psikolojik savaş dolu duygusal bir yolculuk sunuyor. Ancak bu yolculukta, izleyicinin alışık olduğu klasik korku ve gerilim ögelerinden daha çok, karakterler arasındaki ilişkinin evrimi ve altında yatan psikolojik çatışmalar öne çıkıyor.