Bir İngiliz doktor, küçük bir Çin köyünde kolera salgınına karşı verdiği savaş ile, evinde hapsolmuş olduğu sevgisiz bir evlilik ve sadakatsiz bir eşle uğraşmanın karmaşası içinde buluyor kendini. Bu iki dünya arasında sıkışıp kalmış doktorun hikayesi, insanı derinden etkileyen, merak uyandıran ve özellikle duygusal yönden çok zengin bir sinematik deneyim sunuyor. Film, özellikle doktorun iki farklı dünyası arasında kalan yaşamını, bir tarafta insanlar üzerinde ölüm saçan bir salgın, diğer tarafta ise önemli bir aile dramları ekseninde ele alıyor. Bu çatışmalı durum, film boyunca doktorun hem profesyonel hem de kişisel yaşamının karmaşıklığını, zorluklarını ve gerçek dünyadaki sorunları başarılı bir şekilde yansıtıyor. Karakterin, mesleki ve kişisel hayatındaki sorunlarına ek olarak, içinde bulunduğu sadakatsiz bir evlilik ve sevgisiz bir ortamın getirdiği duygusal çıkmazlar, izleyiciyi derinden etkileyen bir hikayeye dönüşüyor. Bu sebeple film, sadece bir aksiyon ya da dram olarak değil, aynı zamanda insanın iç dünyasına dair derin bir anlatı olarak da izleyeni etkiliyor. Filmin çarpıcı hikayesi, içinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen insanları iyileştirmeye çalışan bir doktorun umutsuz sevgisizliğe ve sadakatsizliğe karşı verdiği mücadeleyi izleyiciye aktarıyor. Böylece film, bir yandan insanın iç dünyasının karmaşıklığını ve duygusal çıkmazlarını sergilerken, diğer yandan da yaşamın acımasız gerçeklerini ve tıbbın sınırlarını gözler önüne seriyor. Bu nedenle film, izleyicileri sadece dramatik bir hikaye ile değil, aynı zamanda düşündürücü ve duygusal bir deneyimle karşı karşıya bırakıyor.