I. Dünya Savaşı'nın ardından geçen bu hikaye, acıyı ve iyileşmenin zorlu sürecini anlatıyor. Genç bir Alman kadın, nişanlısının ölümünün yasını tutmakla meşgulken, beklenmedik bir şekilde gizemli bir Fransızla tanışır. Bu Fransız adamın nişanlısının mezarını ziyaret edip çiçek bırakması, kadın üzerinde derin bir etki bırakır. Bu durum, kadının kendi yas sürecinin yanı sıra, savaşın kişisel ve toplumsal sonuçlarına dair bir dizi sorunun ortaya çıkmasına neden olur. Bu buluşma, genç kadının savaşın ve ölümün anlamını ve sonuçlarını sorgulamasına yol açar. Gizemli Fransız'ın kim olduğu ve nişanlısını neden ziyaret ettiği konusundaki belirsizlikler, izleyicinin merakını sürekli canlı tutar. Bu güçlü hikayenin kalbinde, kayıp, yas ve savaşın insan ruhu üzerindeki yıkıcı etkisi yatmaktadır. Aynı zamanda, anlayış ve affetmenin, bu tür korkunç deneyimlerin ardından bile hayatın nasıl devam edebileceğini gösteriyor. Bu film, sadece bir savaş hikayesi değil, aynı zamanda bir aşk hikayesi ve bir iyileşme hikayesidir. İzleyiciyi, genç kadının duygusal yolculuğuna ve tarihin derin izlerini sorgulama cesaretine katılmaya davet ediyor.