Hendrik, sadece on altı yaşında, büyük bir şehir çocuğudur ve annesinin onu ve küçük kardeşi Eddi'yi Avusturya'nın güneyindeki bir köye taşınacağı haberini öğrenince öfkesi kabarmıştır. Üstelik durum sadece bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Yeni taşındıkları, taşra havası veren aile evi, yerel halk tarafından dışlanıyor. Bu yeni durum, Hendrik ve ailesi için çok daha karmaşık bir hale dönüşüyor. Şehir hayatına alışkın bir gencin, küçük bir köy ortamına uyum sağlama süreci ve bu duruma olan direnci son derece gerçekçi bir şekilde izleyicinin karşısına çıkarılıyor. Her ne kadar başlangıçta dirense de sonunda Hendrik'in bu yeni yaşam tarzına ve çevresindeki insanlara karşı bakışı değişiyor. Bu hikaye, genç bir çocuğun önyargıları aşma ve kendini yeni bir çerçevede görebilme hikayesidir. Filmin karakterlerinin ruh hallerini ve duygusal geçişlerini anlamak, izleyiciye empati yapma imkanı sağlıyor. Bunun yanı sıra, filmin doğal ve samimi tonu, kırsal bir topluluğa karşı önceden belirlenmiş düşüncelerin nasıl değişebileceğini gözler önüne seriyor. Sıcak aile bağları ve gerçek dostluklar üzerine bir hikaye anlatan bu film, izleyicinin kendini bir köy sakininin yerine koyabilmesine olanak sağlıyor. Öte yandan, film yerel halkın önyargılarını ve yeni bir aileyi nasıl dışladığını anlatırken, aynı zamanda onların da bu durumu nasıl aştığını ve nihayetinde bu yeni aileyi topluluklarına nasıl kabul ettiğini anlatıyor. Bu film, izleyicisine sadece bir genç çocuğun büyüme hikayesini sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bir topluluğun birleşme ve kabullenme hikayesini de getiriyor. Sonuç olarak, bu film sadece bireysel bir öğrenme ve olayları farklı bir açıdan görmeye başlama sürecini değil, aynı zamanda bir topluluğun da evrimini anlatıyor. İzleyicinin duygusal bir yolculuğa çıktığı bu film, önyargıların üstesinden gelme ve kabullenme temaları üzerinde duruyor. Bireysel ve toplu olarak büyüme ve değişim hikayesi olan bu film, her yaştan izleyiciye hitap ediyor.