Çıkmaza giren bir çift, evliliklerine heyecan katmak ve ilişkilerini canlandırmak amacıyla, bir göl evinde izole bir hafta sonu geçirmeye karar verir. Ancak bu romantik kaçamağın beklenmedik bir şekilde korku ve hayatta kalma mücadelesi ile sonuçlandığı anlaşılır. Erkek eşin ani ölümüyle, kadın hem fiziksel hem de psikolojik bir baskı altında kalır. Kendisini bir anda, yatak çerçevesine kelepçelenmiş ve hayatta kalma mücadelesi verirken bulur. Bu ciddi ve dehşet verici durum karşısında, kadın korkuları ve çaresizliğiyle baş başa kalır. Ölümle yüzleşmek zorunda kalan ve hayatta kalmak için mücadele veren bu kadının hikayesi, izleyicinin nefesini keser ve onu derinden etkiler. Film, hem gerilim hem de hayatta kalma unsurlarıyla doludur. Kadının bedensel ve zihinsel sınırlarını zorladığı bu zorlu mücadelesi, insanın içgüdüsel hayatta kalma isteğini ve direncini gözler önüne serer. Bu film, akıcı hikayesi ve gerilim unsurlarıyla sinema severlerin ilgisini çekmeyi başarır. Film yorumcusu olarak belirtmem gerekir ki, film hayatta kalma, sebat ve içgüdü temasına odaklanırken, aynı zamanda izleyiciyi insan psikolojisinin en karanlık köşelerine de bir yolculuğa çıkarıyor. Bu, zorunlu, isteksiz bir yolculuk olabilir, ancak son derece etkileyici ve düşündürücüdür.