Hayat bir zamanlar güzeldi. Fakat sonra doğa kararını değiştirdi ve hayat darmadağın oldu. İlk önce bitkiler, sonra hayvanlar ve ardından insanlar yok oldu. Genç çocuğun annesi öldükten kısa bir süre sonra oldu bu. Bugün, neredeyse bir erkek olmak üzere olan çocuk, sadece izlerini hatırlıyor. Doğanın bu geri dönüşümsüz değişiklikleri, hayatta kalmayı bir mucizeye dönüştürdü. Sanki her şey, bir anda koparak yok olmuş gibi. Gezegenin var olduğunun tek kanıtı, büyümekte olan bu genç çocuğun hatıraları. Onun anıları, yok olmuş bu dünyanın ve orada yaşayanların son tanıklarıdır. Annesinin düşünceleri, çocuğun zihninde hala canlıdır. Bu durum, çevrelerinde ne kadar çok değişim yaşanırsa yaşansın, hayatın devam etmesi gerektiğinin bir ispatıdır. Genç çocuk, annesinin yok oluşundan sonra, her nasılsa kendine bir çıkış yolu bulmayı başarmıştı. Çünkü hayatta kalmak, içgüdüsel bir reflekstir ve bu refleks çocuğun her hücresine işlemiştir. Bu hikaye, doğanın art arda gelen felaketlerine karşı hayatta kalma mücadelesi veren bir çocuğun üzerinden anlatılıyor. Hikaye, çocuğun yaşadığı trajedilere ve aşmak zorunda olduğu zorluklara rağmen hayatta kalma arzusunu ve umudunu hiç kaybetmemesini işliyor. Dolayısıyla film, izleyicilere hayatta kalmanın ve umudunu kaybetmemenin önemini hatırlatıyor.