Bu film, bir kadının, kocasının hapsine bırakıldığı sonuçlarla yalnız başa çıkmaya çalışırken gerçeklik ve inkar arasında sürüklenen samimi bir portresini çiziyor. Film, izleyicisini, bir kadının en zor anlarını, en derin duygusal çalkantılarını ve iç çatışmalarını açığa çıkararak, kadın ruhunun derinliklerine bir yolculuğa çıkarıyor. Kocasının hapis cezasıyla yüzleşmek durumunda kalan kadın, hem toplumdan hem de kişisel hayatından gelen sayısız baskıyla uğraşmak zorunda kalıyor. Hikaye, bu direngen kadının, içinde bulunduğu yıkımla başa çıkmak için nasıl bir hayatta kalma mücadelesi verdiğini bizlere sunuyor. Kadının gerçeklikle inkar arasında nasıl bir gidip geldiğini izlemek, izleyiciye, hayatın zorlu gerçekleriyle yüzleşmenin ne kadar zor olabileceğini gösteriyor. Onun gözünden, yaşadığı acıları, yalnızlıkla verdiği mücadeleyi ve toplumsal baskıları gözlemliyoruz. Ancak bu acımasız durumlar karşısında bile, onun içinde yeşeren umudu ve direnci görmek, bu hikayeyi daha da etkileyici kılıyor. Film, bir yandan dramatik bir incelikle insan ruhunun çıplaklığını ortaya koyarken, diğer yandan da inkarın ve yüzleşmenin karmaşık doğasını başarıyla ele alıyor. Bu karmaşık duygusal geçişleri anlatırken, sinemanın gücünü tam anlamıyla kullanıyor ve izleyicisini bu sarsıcı deneyime tamamen dahil ediyor. Kadının hikayesi, her birimiz için, zorlukların üstesinden gelme ve insan ruhunun direngenliğinin bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor.