Son döneme damga vuran bir film olan "Camp X-Ray"i izledim. Öncelikle belirtmem gerekir ki, bu film sizi ideolojik bir savaşın tam ortasına atıyor. Guantanamo Körfezi'ne atanmış bir askerin, orada hapsedilmiş bir adamla kurduğu dostluğun hikayesini anlatıyor. Bu anlatı, sadece alışılmışın dışında bir durumu değil, aynı zamanda bir insanlık durumunu, adalet ve etik meselelerini de ele alıyor. Amerikalı bir kadın askerin, genellikle terörizmle suçlanan ama aslında suçsuz olan bir adamla geliştirdiği bu beklenmedik dostluk, izleyiciyi derinden etkiliyor. Bu esnada biz de karakterlerin derinliklerine iniyor, onların korkularını, endişelerini ve umutlarını paylaşıyoruz. Film, sert bir gerçeklikle karşı karşıya bırakıyor bizi. Bir yandan Amerikan askeri olan ve aslında kendi hükümetinin ne kadar zalimce işler çevirdiğini gören bir kadını, diğer yandan da masum olduğunu ispatlamaya çalışan, ama bir türlü sesini duyuramayan bir adamı görüyoruz. İki taraf arasında kurulan bu alışılmadık bağ, filmin ana temasını oluşturuyor. Dikkat çekici bir hikaye anlatan bu film, hem politik bir eleştiri hem de derin bir insancıl anlatı sunuyor. Guantanamo Körfezi'nde yaşanan acımasızlıkları perdeye taşıyor ve izleyiciye, adaletin ne kadar kolay şekilde göz ardı edilebileceğini gösteriyor. "Camp X-Ray"'in sert atmosferi ve zekice işlenmiş hikayesi, politik sinemayı seven izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir deneyim sunuyor.