On yaşındaki küçük bir bilim insanı, Montana'da kovboy babası ve bilim insanı annesiyle birlikte yaşadıkları aile çiftliğini gizlice terk ederek çıktığı sıradışı bir yolculuğa odaklanmış bu film. Hayatının büyük bir kısmını atlar arasında ve laboratuvarda geçiren bu minik dahi, evden kaçıp bir yük treniyle ülkenin öteki ucuna doğru yolculuğa çıkar. Amaçlarından biri, Smithson Enstitüsü'nden alacağı ödüldür. Filmin daha ilk dakikalarında bu çocuğun bilime olan tutkusunu ve bilim dünyasındaki başarılarını görürüz. Genç yaşına rağmen inanılmaz bir bilimsel yetenek sergileyen bu çocuk, bir yandan da babasının kovboy hayatına doğuştan aşina. Annesi ve babasının hayat tarzları arasında bir denge kurmaya çalışırken, aynı zamanda da kendine ait bir iz bırakmanın peşindedir. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzanan bu macera dolu yolculuk, izleyiciye Amerika'nın eşsiz manzaralarını ve çeşitli karakterlerini de sunuyor. Yolculuğun sonunda onu nelerin beklediğini ise tahmin etmek oldukça zor. Bu küçük bilim insanının hikayesi, izleyen herkesi çocukluğunun hayallerini ve maceralarını hatırlatmaya yetiyor. Filmin sonunda ise onun sadece bir ödül peşinde koşmadığını, aynı zamanda kişisel bir keşif yolculuğunda olduğunu anlıyoruz. Ödül, onun kendi kimliğini ve yeteneklerini keşfetme serüveninin sadece küçük bir parçası.