Tamamen tesadüfen, Spitsbergen adasında üç kardeş çocuk, kış fırtınasının tam ortasında tek başlarına kalırlar. Ana karadan okyanuslar ötesinde, kimse onların nerede olduğunu bilmez. Bu durum onlar için adeta dramatik bir hayatta kalma mücadelesi haline gelir. Film, izleyiciyi baştan sona bu çocukların hayatta kalma hikayesine odaklanmış bir maceraya sürüklüyor. Sert hava koşullarına, tehlikeli vahşi hayvana ve belirsizliğe karşı verdikleri bu amansız mücadele, izleyiciyi adeta ekran başına kilitlemekten başka bir şey yapmıyor. Üç kardeşin birbirlerine olan güvenleri, birlikte mücadeleleri ve hayatta kalmak için gösterdikleri inanılmaz çaba, insanın içindeki doğal hayatta kalma güdüsünü ve aile bağlarının ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Kışın çetin koşulları altında geçen bu öykü, izleyiciye adeta soğuk rüzgarların yüzlerini yaladığını hissettiriyor. Kıyafetlerin üzerinde biriken kar kristallerine, dolgun kar tanelerinin yüzlerine çarpmasına, kısacası Spitsbergen'in vahşi ve acımasız kışına adeta tanıklık edeceksiniz. Öte yandan Spitsbergen'de geçen bu hikaye, izleyiciye aynı zamanda bu eşsiz adanın doğal güzelliklerini de gösteriyor. Kışın beyaz örtüsüyle kaplanmış dağları, buzulları ve ormanları eşliğinde, izleyici bu çaresiz çocukların adeta bir doğa belgeseli eşliğindeki hayatta kalma mücadelesine tanıklık ediyor. Sonuç olarak, bu film kendi içerisinde pek çok duyguyu barındırıyor. Korku, ümit, kardeşlik, cesaret ve daha pek çok duyguyu hissettirirken, aynı zamanda da izleyiciye adeta bir doğa dersi veriyor. Çocukların bu dramatik hayatta kalma mücadelesi karşısında izleyicinin de kendini sorgulamasına, hayatta kalmanın ne anlama geldiğini düşünmeye sevk ediyor. Her sahnesiyle izleyenleri etkileyen bu film, sadece bir hayatta kalma öyküsü olmaktan öte, aynı zamanda hayatın ve insan ilişkilerinin önemini de vurguluyor.