Elinizde yaşlanan bir savaş suçlusu, paranoid bir düşünce yapısına sahip, her daim onu ölümle yüz yüzə bırakan korkularla yaşayan bir karakter var. İçinde taşıdığı geçmişin hayaletlerinin laneti ile, hayatını sadık bir eşin koruması altında sürdürmeye çalışıyor. Bu yaşlanan savaş suçlusu, her nefesinde, her uyanışında geçmişinin bu hayaletleri tarafından takip edilmekte, kovalanmakta. İnsan zihninin en karanlık köşelerinde gezinirken bunun ne denli büyük bir yük olduğunu hissettiren, zaman zaman yürek parçalayan bu hikaye; günahları, pişmanlıkları ve affedilme arzusunu işliyor. Bu karmaşık duygusal durumu aktarırken, suçlu yaşlı adamın gerçekliğini ve korkunç geçmişini kavramamızı sağlar. Film, ölümle yüzleşmenin zorunlu olduğu bir hikaye anlatıyor. Kendi geçmişiyle ve yaptığı hatalarla yüzleşmek zorunda kalan bu yaşlı adam, aynı zaman da hayatının son demlerini yaşıyor. Bu süreçte kendisini yalnız bırakmayan ve onu koşulsuzca seven sadık eşi sayesinde, belki de ilk defa hayatında sevginin ve bağlılığın gerçek değerini anlıyor. Bir yandan geçmişin korkunç hayaletleriyle yüzleşirken, diğer yandan ölümün soğuk nefesini ensesinde hisseden karakterimiz, izleyiciye karanlık bir yolculuk yaşatıyor. Bu esnada, sadık eşin karakterinde, sevgi ve fedakarlığın en saf haliyle karşımıza çıkıyor. Bu güçlü kadın figürü, yaşlı adamın hayatında bir nevi kurtuluş sembolü olarak karşımıza çıkar. Yaşadığı korkular, pişmanlıklar ve kendi geçmişiyle yüzleşme sürecinde, hayatın karmaşık gerçekleriyle dolu bir seyirlik sunan bu film, izleyicisini derinden etkilemeyi başarıyor.