Rosie adlı ana karakterimiz, acılı bir süreçten geçiyor. Küçük kız kardeşinin ölümünün ardından, yaşadığı bu derin acı ve yası, onun hayata bakışını değiştiriyor. Kardeşinin intiharına sebep olan, ona cinsel istismarda bulunan ve onu köşeye sıkıştıran gizemli adamın, yine sanal ortamda yeni kurbanlar aradığını keşfediyor. Bu durum, onun adalet arayışını ve öfkesini körüklüyor. Acımasız ve şiddet dolu bu dünyada, Rosie'nin adaleti kendi ellerine almasını izlerken, bize de düşünmek ve sorgulamak kalıyor. Rosie'nin hikayesi, adaletin yavaş işleyişinin ve bazen yetersiz kalışının bir eleştirisi olabilir mi? İnternetin karanlık yüzünün de bir teşhiri mi söz konusu? Hikaye, kız kardeşini kaybetmiş bir kadının acısını ve öfkesini evrensel bir ölçekte yansıtıyor ve izleyenleri düşünmeye, sorgulamaya davet ediyor. Rosie’nin intikam yolculuğunda gizemli adamı adalete teslim etme çabası, insan doğasının karanlık ve karmaşık yönlerine dair su götürmez bir gözlem sunuyor. Bu hikaye, acımasız bir dünyada adaleti kendi ellerine almanın ne anlama geldiğini ve bunun ne tür sonuçlara yol açabileceğini sorguluyor. Hayali bir dünya olsa da, Rosie'nin hikayesi, gerçek hayatta da karşılaşılan bu acı gerçeklerin sinemayla nasıl iç içe geçebileceğini gözler önüne seriyor.