20. yüzyılın başlarında yaşadığımız hikayede, yaşlanan bir aktris ve onun aşığı, aktrisin yaşlı kardeşi olan aristokratın malikanesine bir ziyarette bulunuyorlar. Malikanenin romantik ve melankolik atmosferi, film boyunca hikayenin taşıyıcı unsurlarından birini oluştururken, kardeşler arasındaki ilişkinin karmaşıklığı ve gerilim dolu geçmişleri de ziyaretin amacının çok daha ötesini işaret ediyor. Yaşlı aktörist, bir zamanlar parlak yıldızıyla ışıldayan sahneleri bırakıp, sessizliğin ve yalnızlığın hüküm sürdüğü kırsal yaşantısına geri dönmüştür. Bu süreçte, kendisi ve aşığı arasındaki ilişki, yaşamın acımasızlığını ve kaçınılmaz sonunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Aşığı ile birlikte gelen belirsizlik ve gerginlikler, onu geçmişiyle yüzleşmeye zorlar ve izleyicinin bu süreçte yaşadıkları ve hissettikleri hikayenin trajik boyutunu tam anlamıyla ortaya koyar. Yaşlanan aktrisin son yıllarını geçirdiği bu malikanede, hayatın, aşkın ve ölümün felsefesini sorgulayan izleyicilere, insan ruhunun derinliklerine ışık tutan bir yolculuk sunuluyor.