Kederli bir İngiliz edebiyatı profesörünün hikayesini izliyoruz; bir yandan sürekli tekrarlayan korkunç bir kabusa maruz kalırken, diğer yandan da acılarını dindirmek için edebiyatın derinliklerine dalıyor. Ancak profesörün realitesi ve kabusları arasındaki sınırlar giderek belirsizleşiyor. Kendisini, yedi kötücül kadın tarafından yönetilen bir mit ve batıl inançların örüldüğü kasvetli dünyanın içinde buluyor. Bu kadınlar bir cadılar kovası gibi hareket ederken, film boyunca profesör, bu tehditkar covenın gizemini çözmeye çalışıyor. Bu süreçte, bir yandan kendi kişisel korkuları ve travmalarıyla yüzleşirken, diğer yandan da kadınların gerçek niyetlerini ve güçlerini anlamaya çalışıyor. Profesör, hem karanlık rüyalarındaki canavarlarla hem de yaşadığı gerçek dünyadaki belirsizliklerle mücadele ederken, seyirciyi de bu puslu ve karışık atmosferin içine sürüklüyor. Türkçe dilinde anlatılan bu film, hem psikolojik gerilim türünün başarılı bir örneği hem de kadınların gücüne ve özgürlüğüne dair çağdaş bir yorum sunuyor. Seyirci, profesörün kabuslarına girerken, kendi iç dünyasından parçalar bulabiliyor. Korkular, mitler, batıl inançlar ve kadınların gizemli dünyası arasında gidip gelen film, sizi heyecan dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Türkçe dilde anlatılan bu film, yaşam ve ölüm arasındaki ince çizginin, gerçek ve hayal arasındaki sınırların belirsizliğini vurguluyor ve seyirciyi düşündürüyor.