1985 yılında, bir grup suçlu, Meksika Şehri'ndeki Ulusal Antropoloji Müzesi'nin güvenliğini alaya alarak vitrinlerinden 140 adet pre-Hispanik eseri çalmıştır. Bu olay sıradan bir hırsızlık vakası olmanın ötesinde, tarihin en büyük kültürel soygunlarından biri olarak kabul edilir. Küstahça gerçekleştirilen bu soygun, daha çok bir macera filmi senaryosunu andırmaktadır. Bu insanların kararlılıkla, hatta hemen hemen sanatsal bir şekilde müzeye sızmaları ve tarihi eserleri çalmaları, hem izleyicileri hem de olayı takip eden yetkilileri hayrete düşürmüştür. Müzenin güvenlik sisteminin bu denli çocuk oyuncağına dönüştürülmesi, bu soygunu daha da ilginç bir hale getiriyor. Suçluların kolayca eserlere ulaşabilmeleri ve ardından yok olmaları, bu olayın üzerinde bir sır perdesi oluşturmuştur. Bu eserlerin çoğunun halen bulunamamış olması, bu soygunun gizemini artırıyor. Hırsızların kim olduğu ve neyi hedeflediği hala belirsizliğini korurken, bu olayın, Meksika'nın ve genel olarak dünya tarihindeki önemi gitgide artıyor. Bu olayı ele alan bir sinema filmi, hem tarihsel bir anıyı perdeye taşıyacak hem de izleyicilere nefes kesen bir hırsızlık hikayesi sunacaktır. Bu film, karmaşık karakterler ve unutulmaz bir hikaye ile seyircinin beklentilerini karşılayabilir.