Bir Orta Çağ İngiliz şövalyesi, büyülü bir şekilde günümüz Amerika'sına taşınır ve aşk konusunda hayal kırıklığına uğramış bir lise bilim öğretmenine aşık olur. Bu, sıradışı ve fantastik bir hikaye. Özellikle şövalyenin zaman yolculuğu yaparak 21. yüzyılın kültürel, teknolojik ve toplumsal değişimlerine ayak uydurmaya çalışması, filmi izlerken oldukça eğlenceli ve komik anlar yaşatıyor. Günümüz Amerika’sında, kendine yeni bir yaşam tarzı arayan bu şövalye, modern çağın tüm karmaşasına rağmen, kendisine aşık olacak bir bilim öğretmeni buluyor. Bu öğretmen, aşka dair tüm inancını yitirmiş bir kadın. İki karakter arasındaki bu ilginç ilişki, hem romantik bir hikaye yaratıyor hem de derin, düşündürücü sorular ortaya çıkarıyor. Film, aşk kavramının zaman ve mekan ötesi olduğunu, her dönemin ve her kültürün kendine has aşk anlayışı olduğunu başarıyla yansıtıyor. Yani tüm zaman yolculuğu kurgusuna rağmen, film son derece gerçekçi ve insana dair duyguları işliyor. Aynı zamanda, zaman ve teknolojinin hızla ilerlemesine rağmen, insan ilişkilerinin ve duygularının hala en güçlü bağ olduğunu gösteriyor. Bu da filmin en önemli mesajlarından biri. Bu film, aşkın evrensel olmasının yanı sıra, aynı zamanda bakış açımızla şekillendiğini de gösteriyor. Aşka dair hayal kırıklığına uğramış bir öğretmenin, gözlerini yeni bir dünya açabilen bu Orta Çağ şövalyesine açması ve ona aşık olması, insanın hayatını nasıl değiştirebileceğinin güzel bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bu romantik ve fantastik hikaye, izleyicisine hem eğlendirici hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor.