Şehir hayatının monotonluğundan kaçmak isteyen bir çift, kendilerini ormanın derinliklerine bırakır ve kamp yapmaya karar verir. Ancak bu idil iklimin altında, beklenmedik bir tehlike saklıdır; avını bekleyen vahşi bir kara ayı. Çok geçmeden ormanın sakin ama acımasız doğasının gerçek yüzüyle karşılaşırlar. Ne çıktıkları yolu bulabilirler, ne de dönüş yolunu... Bu durum, onları hayatta kalmak için bir dizi zorlu mücadeleye sürükler. İstemsizce, kendi sınırlarını zorlayacakları, korkuları ile yüzleşecekleri ve belki de birbirlerini daha önce hiç tanımadıkları bir şekilde tanıyacakları bir hayatta kalma mücadelesi içine girerler. Mücadelelerine tanık olduğumuz süre boyunca, izleyici olarak bu çaresiz çiftin acılarına, korkularına ve umutlarına tanıklık ederken, doğa ile kent hayatı arasındaki uçurumlar ve farklı yaşam tarzlarına yönelik derin bir çelişki yaşarız. Bir yandan huzur veren ancak öte yandan toplumdan izole olmuş bir yaşamın getirdiği tehlikeleri hatırlatan film, doğanın etkileyici güzelliği karşısında yaşanan korku ve hayranlığı mükemmel bir şekilde birleştirir. Kara ormanın kıyısında, çaresiz çiftin korkuları ve endişeleri, vahşi doğanın güçlü ve acımasız yüzüyle çarpışır. Her ne kadar filmin başrolünde bir çift olsa da, asıl kahraman hiç şüphesiz bu acımasız doğadır. Film, hikayesini anlatırken, insanın doğa karşısındaki çaresizliğini, alışkın olduğumuz hayatın konforunun ötesinde ne tür zorlukların bizi bekleyebileceğini sinemaseverlere hatırlatıyor. Özellikle şehir hayatına alışkın olanlar için, bu film, vahşi doğanın ne kadar acımasız olabileceğini gözler önüne seriyor. Kendi sınırlarınıza ve hayatta kalma içgüdülerinize ne kadar güveniyorsunuz? Bu filmle test etme fırsatı bulabilirsiniz.