Karışık ancak düzgün bir karakteri olan genç bir adam, suç işlemeye meyilli delilerin bulunduğu bir psikiyatri kurumuna gönderilir. Kısa sürede kendisini hayatı için mücadele ederken bulur; hem kafasının içinde dolaşan hayaletlerle hem de etrafında son derece gerçek düşmanlarla cebelleşir. Bu hikayenin merkezinde, belalı bir geçmişi olan ancak aynı zamanda düzgün bir genç yer alıyor. Kendisini bir anda korkutucu ve tehlikeli bir çıkmazın içinde buluyor. Bu genç adam, aklının derinliklerinde hapsolmuş hayaletlerle savaşırken bir yandan da etrafını saran, nefes almasına bile izin vermeyen gerçek düşmanlarıyla baş etmek zorunda. Kendisini bir korku ve gerilim labirentinin içine sürüklenmiş bulurken, yaşam ve ölüm arasındaki çizgide yürüyüşünü sürdürür. Kendisi hem iç dünyasındaki fırtınalarla, hem de dış dünyadaki acımasız düşmanlarla mücadele ederken, her iki cephede de var olma savaşı verir. Bu mücadelenin sonunda ise gerçek düşmanı, düşünce dünyasındaki hayaletler mi yoksa etrafını saran canavarlar mı olduğunu anlamaya çalışır. Film, gerçeğin ve düşlerin, aklın ve deliliğin sınırlarını zorlarken izleyiciyi de bu gizemli ve karmaşık yolculuğa çekmeyi başarıyor. Kısacası, bu hikaye bir insanın kendisiyle ve başkalarıyla olan mücadelesini gözler önüne sererken, aynı zamanda izleyicinin de aynı deneyimi yaşamasını sağlıyor. Filmde yer alan kahramanımızın yaşadığı bu çelişkiler, zihinsel sağlığı ve psikolojik durumunu da etkileyerek izleyenlere farklı bir bakış açısı sunuyor. Kendi iç dünyasındaki hayaletlerle ne kadar başa çıkabilir? Yoksa dış dünyadaki düşmanları onu daha mı çok tehdit ediyor? İşte bu soruların yanıtlarını arayan genç adamın hikayesi, izleyicinin de kendi iç yolculuğuna çıkmasına sebep oluyor. Kendi içindeki ve dışındaki düşmanlarla savaşırken izleyicinin de aynı deneyimi paylaşmasını sağlayan bir film.