Kanadalı bir çiftçinin dev bir şirketle olan mücadelesi üzerine kurgulanan film, izleyiciyi doğa ile teknoloji arasındaki karmaşık ilişkiye atıyor. Genetik olarak modifiye edilmiş organizmaların (GMO) bir çiftçinin mahsulleriyle çakışması sonucu yaşananları konu alan filmde; kolay kazanç peşinde olan dev bir şirketin hırsları ve sıradan bir çiftçinin hakları, varoluşu çarpışıyor. Çiftçimizin, tarım arazisini ve geçim kaynağını tehdit eden bu büyük şirketle nasıl başa çıktığını gözler önüne seriyor film. Organik tarım yaparak hayatını sürdüren bir çiftçinin, genetik değiştirilmiş organizmaların ekili olduğu büyük bir çiftlikle olan mücadelesi oldukça çarpıcı bir biçimde anlatılıyor. Bu süreçte çiftçinin doğayla kurduğu inanılmaz bağ, varoluşunu ve yaşamını savunurken ne denli kararlı ve dirençli olabildiğini görmemizi sağlıyor. Anahtar kelime burada belki de kışkırtıcı değil, ama kesinlikle düşündürücü olan çatışma. Bireysel hakların ve doğanın korunması gerektiği vurgusunu yaparken, kapitalist sistem içerisinde sermayeye sahip olanların gücüne karşı durmanın ne kadar zor olduğunu da büyük bir başarıyla aktarıyor. Toplumsal, ekonomik ve çevre sorunlarına değinerek izleyiciyi düşünmeye zorlayan bu film, çarpıcı bir şekilde, bizlere bir çiftçinin mücadelesini anlatıyor.