1974 yazının sıcak bir döneminde, kırk yıl öncesinin gençlik enerjisi taşıyan dört genç, beklenmedik bir şekilde pusuya düşürülüp bilinçlerini kaybeder. Uyanıldığında etraflarında kimsenin olmadığı bir ormanın derinliklerinde olduklarını fark ederler. Tek duydukları ses ise, sadece avcıların kullandığı bir av köpeği çınlamasıdır. Buradan sonra hikaye, bir yandan gençlerin birlikte hayatta kalma ve dış dünya ile bağlantı kurma çabalarını diğer yandan avın ardındaki avcıları ve onların amacını keşfetmeye dair merak uyandıran bir dizi olayı anlatır. Bu, adeta bir hayatta kalma oyununu andıran, hem fiziksel hem de psikolojik mücadeleleri içeren, dört genç ve bir ormanda geçen heyecan verici bir hikaye. Ormanın içinde neler olduğunu bilmeden uyandıklarında yaşadıkları korku ve endişe, izleyicinin sinema salonunda hissettiği gerilimle eş değer. Bu durum, filmi izlerken sürekli bir gerginlik halinde olmanızı sağlıyor. Avın ve avcının konumlarının sürekli değişmesi, hiçbir şeyin göründüğü kadar basit olmadığını gösteriyor. Film, izleyicisinden asla gözlerini ayırmamasını ve hikayenin her bir detayını yakından takip etmesini bekliyor. Yönetmenin etkileyici bir şekilde kullanmış olduğu doğa ve orman mekanları izleyiciyi filmin atmosferine doğrudan çekiyor. Korku ve gerilim dolu bu yolculukta, dört genç karakterin karşı karşıya olduğu durumlar ve bu durumların neticesinde gösterdikleri kişisel gelişimler, izleyiciye sürekli olarak kendini sorgulama fırsatı sunuyor. Sonuç olarak, bu film, gençlerin hayatta kalma çabalarını, korku ve gerilim dolu bir yolculukta, izleyiciye hissettirebilen, gizem ve sürprizlerle dolu bir yapım. Her sahnede bir öncekinden daha fazla heyecan, daha fazla gerilim bekliyor sizi. Bu bir av hikayesi ama aslında çok daha fazlası.