1944'teki bir cinayet, beat kuşağının üç büyük şairini buluşturur: Allen Ginsberg, Jack Kerouac ve William Burroughs. Bu cenk dolu dönemde Ginsberg, Kerouac ve Burroughs gibi sanatçıların hayatlarını bir arada görmek, adeta sinematik bir ziyafet. Cinayeti, bu yıldızların hayatlarında bir dönüm noktası gibi işleyen film, onları sadece edebiyat sevdalılarına değil, aynı zamanda tarihe de üç büyük isim olarak kazıyor. Filmde en çarpıcı olan şey, bu üç şairin, cinayetin ardından nasıl farklı yollara savrulduklarını ve kendi sanatsal kimliklerini nasıl şekillendirdiklerini görmek. Ginsberg, Kerouac ve Burroughs'un hayatlarındaki bu karanlık olayın, onların sanatsal ifade biçimlerini ve yaşam biçimlerini etkileyişini sinemada izlemek büyülü bir deneyim. Bu film, beat kuşağına ve modern Amerikan edebiyatının köklerine aşina olanlar için unutulmaz bir hediye. Tarih ve edebiyat severlerin, bu alanda takip ettiği üç önemli ismin bir araya geldiği bir hikayeyi zevkle izleyeceğini düşünmekteyim. İzleyicinin, bu üç büyük ismin karşı karşıya geldiği anda sinematik bir camdan bakma fırsatı elde etmesi, filmin en büyük artılarından bir tanesi. Özellikle beat kuşağı ve Amerikan edebiyatı konusunda meraklı olanlar için kaçırılmaması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyebilirim.