Bir gazeteci, Kuzeydoğu Grönland'daki deniz aşırı petrol sondajı ile ilgili bozulan ekolojik politikalar hakkında TV'de Danimarka'nın dışişleri bakanıyla yüzleşiyor. Bu durumu duyan bir jeofizikçi/keskin nişancı, Kopenhag'ın sokaklarında öfkesini kusmak üzere serbest kalıyor. Bu zengin hikaye, son zamanlarda izlediğim en karmaşık ve baskın sinema oyunlarından biri. Her bir unsur, konuyu daha da derinleştirecek şekilde özenle birleştirilmiş. Bu, Kopenhag sokaklarında öfkeyle dolaşan jeofizikçi ve keskin nişancıdan, televizyonda Danimarka'nın dışişleri bakanı ile yüzleşen gazeteciye kadar bir dizi karakterin öfkesini ve karışıklığı gösteriyor. Onların hikayeleri, çevre koruma vaatlerinin boş çıktığını ve hükümetin Grönland'ın kuzeydoğu kıyılarındaki petrol sondajına hala devam ettiğini ortaya çıkaran çığır açıcı bir haber etrafında döner. Danimarka hükümetinin ekoloji politikalarına dair bozulan sözleri konusunda gazetecinin cesur sorgusunun ardından, film, jeofizikçi ve keskin nişancının Kopenhag'ı darmadağın eden öfkesinin ardından yoğun bir dramla devam ediyor. Hikaye aynı zamanda keskin nişancının karmaşık kişiliğini ve motivasyonlarını da inceliyor, bu da bizi hem kendisine hem de onun eylemlerinin sonuçlarına karşı karmaşık duygular beslememize neden oluyor. Bu filmdeki belirgin tema, hükümetin ekolojik politikalardaki ihaneti ve bu ihanetin bireylerin yaşamları ve psikolojileri üzerindeki etkisidir. Bu, izleyicileri derin bir şekilde düşündürecek ve muhtemelen kendi yaşadıkları dünyaya ve onun yönetimine karşı yeni bir bakış açısı kazandıracaktır. İzleyen herkesin, bu keskin ve etkili hikayenin etkisine kapılmaması mümkün değil. Ayrıca, hükümetin sözlerini yerine getirmemesinin ve bu durumun kişisel olarak etkilenen kişilerin üzerindeki yıkıcı etkisini de vurguluyor.