Onuncu yaş gününde Alexander, büyükannesine verdiği sözü hiç unutmaz. Bu söz, asla âşık olmamak ve babasının kaderini paylaşmamak üzerineydi. Alexander, her Pazar günü münzevi hayatı yaşayan babasını ziyaret eder. Babası, Viyana'nın karmaşık metro sisteminde hayatını sürdürmektedir. Bu alışılmadık yaşam tarzı Alexander'ın da ilgisini çeker ve o da genç bir yetişkin olduğunda yeraltında çalışmaya başlar. Gündüzleri Viyana'nın yeraltı dünyasına dalar ve küçük bir keşif ajansında görev alır. İşte bu sırada, hayatını tamamen değiştirecek biriyle tanışır. Alexander, bir gün küçük bir metro şapka dükkanında güzel ve canlı Caro ile karşılaşır. Caro'nun enerjisi ve hayata olan tutkusu, Alexander'ın dikkatini çeker. Geçmişte aşka başarıyla direnen Alexander, Caro'yla tanıştıktan sonra kendine verdiği sözü sorgulamaya başlar. Artık duyguları görmezden gelmek çok daha zordur. Caro ile tanışmak sadece bir başlangıçtır ve Alexander için yazı kışa çevirecek bir yolculuğun kapılarını aralar. Duygusal bir gelgit içinde, Alexander aşkı yeniden tanımlar. Bu süreç boyunca hem kendini hem de aşkı keşfeder. Sonunda, aşkın sadece kazanmaktan ibaret olmadığını, asıl önemli olanın risk almak olduğunu anlar. Film, aşk ve hayat üzerine derin düşünceler sunarken, izleyiciyi de bu içsel yolculuğa davet eder. Alexander'ın hikayesi, birçok izleyicinin kendi duygusal yolculuklarını sorgulamasına neden olabilir.