İki en iyi arkadaş Paris ve Samantha hikayesi, kırsal Afrika'da, fakir ailelerin kucağına doğmuş olarak başlar. Paris, hayalini süsleyen Avrupa'da daha iyi bir yaşam arzusuyla yanıp tutuşurken, Samantha, Afrika'da kalarak yaşamını sürdürmeyi tercih eder. İki kardeşin aynı anda hem birbirine bağlı hem de tamamen zıt aspirasyonlara sahip olması, filmin duygusal çekirdeğini oluşturur. Paris'in özgürlük ve refah peşinde koşturduğu, adeta Avrupa'nın ışıltılı hayatına duyduğu cazibe ile bir nevi modern hayatın peşinden koştuğunu görürüz. Öte yandan, Samantha'nın durduğu yerde, sevdiği topraklarda bağlarını güçlendiren bir bakış açısı vardır. Onun söz konusu olan değerler, gelenekler ve aile bağlarıdır. Bu çatışan vizyonlar, filmin temasını belirler. Avrupa'ya giden ve orada ekonomik olarak daha iyi bir yaşam peşinde koşan bir kısım gençler ile kendi topraklarına, geleneklerine ve ailelerine sıkı sıkıya bağlı kalan diğer bir kısmın iç içe geçişini anlatır. Farklı hayaller, farklı yaşamlar peşinde olan bu iki arkadaşın hikayesi, aslında sadece kendilerinin değil, dünya genelindeki birçok genç insanın da çelişkili durumlarını ve iç çatışmalarını yansıtır. Film, küresel dünyada yaşamanın, çağdaş hayallerin ve yerleşik değerlerin çatışmasını zekice yansıtır. Kendi köklerine mi sadık kalacaklar yoksa daha iyi bir yaşam mı peşinde koşacaklar, seyirciyi bu ikilem ile baş başa bırakır. Bu film, yerel kültürle evrensel değerler arasındaki çelişkiyi, bireysel hayallerle toplumsal beklentiler arasındaki gerilimi ve dostlukla idealler arasındaki dengeyi gözler önüne serer.