Sakin bir topluluğa, Spearfish adına, yerleşmiş olan sıkılmış genç bir kadın, acımasızca öldürülmüş genç kadınların fotoğraflarını almaya başlar. Peki bu fotoğraflar gerçek mi yoksa düzenlenmiş mi? Gerçekten de, bu suçun arkasında ya bir seri katil bulunuyor ya da hasta bir mizah anlayışına sahip bir tür serseri. Bu durum, başroldeki genç kadın üzerinde bir korku ve endişe ortamı yaratır. Kendisine gönderilen her bir fotoğraf, onun psikolojisi üzerinde derin izler bırakır ve bu izler zamanla bir paranoya haline gelir. Neredeyse her gün bu fotoğraflardan biri posta kutusuna düşer ve genç kadının endişesi artar. Hikaye, bu fotoğrafların ardındaki sırrı çözme çabası etrafında şekilleniyor. Seri katil olduğunu düşündüğü kişi gerçekten katil mi, yoksa sadece bir şaka mı yapıyor? Filmin gizemi tam olarak burada yatıyor. Bu sürecin nasıl işlendiği, izleyiciye hem gerilim, hem de merak unsurlarıyla dolu bir deneyim yaşatıyor. Kurgusu, sinematografisi ve oyunculuklarıyla dikkat çeken bu filmin bir yandan da izleyicisini sürekli bir bilinmezin içine çekiyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film. Ancak, filmin gizemi ve gerilimi izleyicinin zihninde birçok soru işareti bırakıyor. Bu soruların cevabını bulmak, filmin sonuna kadar sürdürülen bir merak unsurudur. Bu merak, izleyiciyi film boyunca sıkı sıkıya koltuğuna bağlar ve film bittikten sonra bile zihninde yer eder.
