Medeniyetin bir viral salgın nedeniyle çöküşünün üzerinden bir buçuk yıl geçti. Toplum düzeni, tüm bilinen normları yitirip yerini kaosa bıraktı. Sadece hayatta kalmayı amaçlayan insanlar, insana özgü tüm değerlerini unuttu, tıpkı bir hayvan gibi ormanda avını bekleyen bir aslana döndüler. Çaresizlik içinde, bir eski FBI ajanı kendini bir anda genç bir kadını koruma görevinde buldu. Ancak bu genç kadın herkesden farklıydı: o hastalığa karşı bağışıklığı olan ender kişilerdendi. Ancak burada bir ayrıntı var ki, bu genç kadın yalnızca bir virüsle değil, onu avlamak için her yolu deneyen tehlikeli bir çete lideriyle de savaşmak zorunda. Eski FBI ajanının görevi, genç kadını bu acımasız çete liderinden korumaktır. Kendi kişisel hikayesi ve geçmişiyle yüzleşen ajan, genç kadını koruma görevine kendini adamıştır. Bu durum izleyicilere bambaşka bir perspektif sunuyor. Çaresizliğin ve umutsuzluğun egemen olduğu bir dünyada, insanların hala birbirlerini koruma ve yardım etme ihtiyaçlarını görüyoruz. Genç kadının sahip olduğu bağışıklık, umudun ve insanlığın hayatta kalma savaşını simgeliyor. Bir yandan korkunç bir salgın, diğer yandan acımasız bir çete lideri ve her şeyin ortasında bir eski FBI ajanı: film bize inanılmaz bir hikaye sunuyor. Bu hikayede izleyici kendini birçok moral ikilemde buluyor: hayatta kalabilmek için ne kadar ileri gidilebilir? İnsanlık ne zaman sınırlarını gösterir? İyi ve kötünün belirsiz olduğu bu dünyada, asıl kahraman kimdir? Bu nedenle, bu film sadece bir aksiyon filmi değil, aynı zamanda bir insanlık dramı ve bir hayatta kalma savaşı.