Joba ve Quincy, Brooklyn'de yaşayan, modern ve varlıklı bir çifttir. Hayatlarını her zaman doğru olanı yapmaya adayan bu çift, hayır işlerine önemli bağışlar yapar ve toplumda haklı olduğuna inandıkları her türlü davada aktif bir şekilde yer alırlar. Günlük yaşamlarında doğruyu savunmaları ve sosyal adalete olan bağlılıkları, onları çevrelerinde saygın bir konuma getirir. Ancak, bu düzenli ve kontrollü yaşamları, arkadaşları Caleb'in taşradan dönüp onlara meydan okuması ile beklenmedik bir dönüş yapar. Caleb, onları şehrin keşmekeşinden uzak, ormanın derinliklerinde daha basit ve gerçek bir deneyim yaşamaya davet eder. Quincy başlangıçta bu fikre sıcak bakmasa da Joba’nın ısrarları onu da ikna eder ve sonunda ormana giderler. Ormanın kalbinde, eski bir kulübe ile karşılaşırlar. Bu kulübe, modern yaşamdan tamamen kopmuş, antika eşyalarla dolu bir yerdir. İçeride, eski bir çevirmeli telefon, dini ikonalar ve Edison makinesi gibi geçmişe ait birçok eşya bulunmaktadır. Bu eşyaların arasında, Joba ve Quincy için oldukça tehditkâr bir mesaj veren bir kayıt bulurlar. Bu mesajla birlikte, hayatlarının kontrolünü kaybettiklerini fark ederler; banka hesapları boşaltılmış, dijital varlıkları silinmiş ve aile şirketleri hızla çöküşe geçmiştir. Bu aniden ortaya çıkan kriz, çiftin hayatını altüst eder ve onları hayatta kalma mücadelesine sürükler. Panikle bölgeden kaçmaya çalışırken, ormanın kendilerine tuzak kurduğunu ve onları içine çektiğini fark ederler. Film, izleyicileri modern yaşamın kırılganlığını ve teknolojiye olan bağımlılığımızı sorgulamaya iterken, Joba ve Quincy’nin yaşadığı bu gerilim dolu macerayı nefes kesen sahnelerle aktarır.