Film, baş karakterin bir hastane yatağında kendine gelmesiyle başlıyor. Kim olduğunu, geçmişini ya da neden orada olduğunu hatırlamıyor. Bu durum, izleyicinin ilgisini çekerken, aynı zamanda bir dizi soruyu da beraberinde getiriyor: Bu adam kim? Neden hafızası silinmiş? Ve en önemlisi, neden bir hastanede? Karakterimiz, bir süre sonra polis tarafından arandığını öğreniyor. Ancak bu durum onun için de bir sürpriz. Zira kendisinin bir dizi cinayet işlediğine dair suçlamalarla karşı karşıya. Bu noktadan sonra film, bir yandan karakterimizin hafızasını geri kazanma çabalarını, diğer yandan da suçsuz olduğunu kanıtlama savaşını işliyor. Her bir sahne, izleyicinin merakını daha da kabartıyor ve bir sonraki sahne için bekleyişini arttırıyor. Bu karmaşık durum içerisinde karakterin geçmişini keşfetme ve kendisi hakkındaki gerçeği öğrenme çabası, izleyiciyi adeta ekranlara kilitleyor. Kendisine yöneltilen suçlamaların üstesinden gelirken izlediğimiz karakterimiz, aynı zamanda kim olduğunu anlamaya ve hatırlamaya çalışıyor. Filmdeki gizem unsuru, hikayeyi daha da ilgi çekici hale getiriyor. Karakterimizin gözünden cinayetleri çözme ve kendisini aklama mücadelesi, izleyicinin de olaylara dahil olmasını sağlıyor. Bu durum, filmi sadece bir izleyici deneyimi olmaktan çıkarıp, onları birer dedektif gibi hissettiriyor.
