Bir adam, radikal bir yüz nakli operasyonuna tabi tutuluyor ve ardından bu katlanılması güç süreçte kimlik bunalımı yaşamaya başlıyor. Bu hikaye, bizi varoluşsal sorgulamaların merkezine çekiyor ve kimliğin kırılganlığı üzerinde derinlemesine düşündürüyor. Hangi noktada fiziksel görünüşümüz, içimizdeki ruhu ve kişiliği tamamen baskılar ve kimlik kavramı hangi sınırlar içerisinde şekillenir? Film, karakterin bedeninin yeni yüzüne alışma sürecini, psikolojik ve fiziksel tepkilerini oldukça etkileyici bir şekilde sunuyor. Yüz naklinin ardından kişinin kimliğinin ne kadarının korunduğu, ne kadarının değiştiği ve bu değişimlerin birey üzerindeki etkisine dair sorgulamalar, film boyunca kendini hissettiriyor. Ayrıca, film, bir bireyin toplum içerisindeki yerini, görünen ve görünmeyen yüzleriyle nasıl değiştirebileceğini mükemmel bir şekilde işliyor. Filmin sonu, izleyiciye hem merak uyandırıcı, hem de düşündürücü bir etki bırakıyor. Yüz nakli sonrası yaşanan kimlik bunalımı, aslında içerdiği derin felsefi mesajlarla izleyiciye hayatın ve var olmanın ne anlama geldiğini sorgulatıyor. Sonuç olarak, bu film, insan kimliği, bedenin ve ruhun birlikteliği ve bu birlikteliğin bozulması durumunda bizi bekleyen zorluklar üzerine tefekkür etmemiz için bize bir fırsat sunuyor.