Endres, bir çiftçinin oğlundan daha fazlası olmayı hedefleyen genç ve hırslı bir karaktere hayat veriyor. Tek düze bir çiftçi yaşamından sıkılan Endres, okuma yazma bilmeyi, deliksiz giysiler giymeyi ve düzgün bir yatakta yatmayı hayal ediyor. Hikaye, onun bu dileklerini gerçekleştirmek için kentteki kralın sarayına yaptığı yolculukla başlıyor. Kralın topraklarının en zeki adamı olduğuna dair söylentileri duyan Endres, bu durumdan ilham alarak kendi hayatını değiştirme kararı alıyor. Kentin sarayına vardığında, Endres'in kralın zekasından ve görkemli yaşam tarzından etkilendiğini görüyoruz. Ancak aralarında belirgin bir statü farkı var; çiftçinin oğlu olan Endres ile dünyanın en zeki adamı olarak bilinen kral arasında keskin bir zıtlık söz konusu. Endres'in krala yaklaşımları ve kralın bu duruma tepkileri, hikayenin ilerleyişini şekillendiriyor. Endres'in başından geçenler, onun sıradan bir çiftçinin oğlundan nasıl bir saray erbabı olduğunu anlatan bir hikaye. Ancak aynı zamanda, hırs ve başarı arasındaki hassas dengenin de bir yansıması. Yolculuk boyunca, Endres'in kişiliği ve hedefleri üzerinde büyük bir etkide bulunan kralın zekası ve becerisiyle karşı karşıya kalıyoruz. Her ikisi de bu süreçte bir dizi önemli ders öğreniyor ve bu deneyimler onların karakterlerini şekillendiriyor. Sonuçta, Endres'in basit bir çiftçinin oğluyken kralın sarayında yaşamayı öğrenmesi, genç adamın hayatının dönüm noktasını oluşturuyor.