Cesur genç bir büyücünün (Marek) her güçten üstün Darkspore adlı lanetli eşyanın son parçasını çaldığı, sonra da bu lanetli eşyayı tanrılara teslim etmek için bir hayatta kalma yolculuğuna çıktığı bu filmde, takip etmeye değer bir hikaye bizleri bekliyor. Ancak filmin başladığı yerden itibaren karşımıza çıkan kahramanlarımız hiçbir şeye benzemiyor. Geleneksel bir kahraman profilinden uzak, umulmadık bir kahraman ekibi olan karakterler buhar gücüyle çalışan savaş vagonunu gaspediyor. Bu hikaye, alışik olduğumuz geleneksel kahraman motiflerinden çok uzakta. Klasik kahramanların aksine, bu çizgi dışı karakterlerin neredeyse hiçbir tarihi ya da arkaplanı yok. Ancak bu durum, onların kahramanlık yolculuklarına olan bağlılıklarını ya da cesaretlerini azaltmıyor. Marek’in lanetli Darkspore'u tanrılara ulaştırma görevi, onun ve ekibinin üzerinde yoğun bir baskı yaratıyor. Hikaye boyunca, çizgi dışı kahramanlarımızın bu baskıyla nasıl baş ettiğini gözlemliyoruz. Bu durum, hem karakterlerin gelişimini gözler önüne seriyor hem de izleyiciyi hikayeye daha çok bağlıyor. Hikayenin ilerleyişine paralel olarak, karşımıza kahramanlarımızın savaş vagonunu kullanarak yaptıkları çılgınca manevralar ve düşmanlarıyla giriştikleri savaşlar çıkıyor. Bu sahneler filmin genel görsel kalitesini ve izleyenleri büyüleyen aksiyonu artırıyor. Sonuç olarak, bu film, geleneksel kahraman hikayelerinden hoşlanan ancak biraz da farklılık arayan izleyicilere hitap ediyor. Umulmadık kahramanların hikayesi, sıradanlıktan uzak bir hikaye ve etkileyici görsellerin birleşimi filmi izlemeye değer kılıyor. Film, izleyenlere eşsiz bir yolculuk deneyimi vaad ediyor ve bu vaadini yerine getiriyor.