Film, yönetmen Dragos Binder'ın ailesinin karanlık sırlarını keşfetmesini ve çocukluk döneminde yaşadığı travmanın üstesinden gelmek için sinema sanatını nasıl bir araç olarak kullandığını anlatıyor. Dragos'un ailesi, geçmişlerinde sakladıkları bazı sırlarla birlikte karmaşık bir yapıya sahiptir ve bu sırlar yönetmenin bugünkü hayatını da büyük ölçüde etkilemiştir. Kendisini bir nevi içsel bir yolculuğa çıkaran Dragos, kamera arkasındaki gücünü kullanarak, bu sırların ağırlığını azaltmaya ve geçmişin karanlık gölgeleriyle yüzleşmeye çalışmaktadır. Film boyunca, Dragos'un hayatına dair pek çok gizem birer birer çözülürken, seyirci de onun duygusal dünyasına tanıklık eder. Bu süreçte, film yapma sürecinin Dragos için bir terapi niteliği taşıdığı görülüyor. Film, izleyicilere geçmişle hesaplaşmanın ve sanatın iyileştirici gücünün ne denli güçlü olabileceğini gösterirken, aile bağlarının ve kişisel hikayelerin nasıl sanatsal yaratıcılığa dönüştüğüne dair derin bir bakış sunuyor. Film, sinema aracılığıyla Dragos'un yaşamındaki travmatik anıları şekillendirmeye ve dönüştürmeye çalıştığı bu süreçte, izleyicisini yoğun duygusal bir yolculuğa davet ediyor.
