Bir sinema filmi izleyicisi olarak, karşıma çıkan bu dram yüklü hikaye, herkesi derinden etkileyebilir. Zorlukla mücadele eden bir annenin, terk ettiği oğluna 20 yıl sonra rastlaması, duygusal tansiyonu kademe kademe yükselten, katmanlı bir senaryo sunuyor. İzlerken sadece annenin değil, terk edilmiş bir çocuk olarak artık yetişkin bir birey olan oğlun da iç dünyasında neler yaşadığını merak ediyoruz. Bu film, anneliği, aile bağlarını, küçük bir hata yüzünden yaşanan büyük pişmanlıkları ve zamanın acıyı ne kadar hafifletebildiğini sorguluyor. Annenin, geçmişiyle yüzleşme ve belki de affedilme umuduyla dolu çaresizliğini, bir yandan da 20 yıllık hasretin sebep olduğu hüznü etkileyici bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Film boyunca, ilişkilerdeki karmaşıklığı, aile düzleminde yaşanan iletişimsizlikleri ve bu durumun beraberinde getirdiği pişmanlıkları gözler önüne seriyor. Kendi içinde muazzam bir dramatik yapıya sahip bu hikaye, izleyiciyi de bu duygusal yolculuğa götürerek, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve affetmenin gücünü bir kez daha hatırlatıyor. Sonuç itibariyle, bu çarpıcı hikaye, annenin kendisiyle ve oğluyla tekrar barışma sürecini dramatik ve dokunaklı bir şekilde beyaz perdeye taşıyor ve izleyicisini adeta içine çekiyor.