İşçilerine işlerini koruyacağına dair söz veren bir fabrika yönetimi, 1100 çalışanının hayatını bir anda son derece belirsiz bir hale getirerek fabrikayı tamamen kapatma kararı alıyor. Olayları izlerken insana duygu yoğunluğu yaşatmayı başaran senaryonun kahramanı Laurent, bu karara karşı gelme kararlılığı gösteriyor ve direnişin lideri oluyor. Bu, sadece bir aile babası olan Laurent'ın gözünden gördüğümüz, neo-liberal ekonomi politikalarının insan hayatları üzerindeki yıkıcı etkilerini anlatan sert bir drama. Hem politik hem de insanı boyutlarla işlenen bu konu, işçi sınıfının çaresizliği ve direnişini, bir yandan da modern kapitalizmin çıkmazını gözler önüne seriyor. Laurent'ın kararlı duruşunu ve mücadelesini izlerken, hem ona hem de diğer işçilere duyduğumuz sempati ve destek hızla artıyor. Sinemada sıklıkla görmeye alışık olmadığımız bu türden gerçekçi ve etkileyici bir hikaye anlatımı, seyirciye derin bir etki bırakıyor. Film, orijinal ve doyurucu bir sinema deneyimi sunuyor. Yönetmenin ustalıklı anlatımı ve oyuncuların başarılı performansları sayesinde, fabrikanın kapanmasının ardından işçilerin yaşadığı dramatik durum etkileyici bir şekilde aktarılıyor. Film, hem karakterlerin duygusal durumlarına duyarlı bir şekilde yaklaşıyor hem de sosyo-ekonomik konuları vurgulayarak seyirciye derin bir perspektif sunuyor. Tüm bu özellikleriyle, modern işçi sınıfının yaşamını ve mücadelesini anlamak isteyen herkesin izlemesi gereken bir film.