Nihai bir kilometre taşı olan 500.000 kilometreyi yakın zamanda kutlayan, acılarını henüz atlatmamış bir tır şoförünün hikayesi bu. Onu varoluşunun temeli yapan işini, yeni bir staja kaptırma tehdidiyle yüzleşiyor. Kendisine aynı zamanda bir sığınak ve kimlik sağlayan bu iş, tüm yaşamını, kişisel trajedilerini ve profesyonel başarılarını iç içe geçirecek bir evrensel deneyim. Ancak, taze bir stajyerin gelişi, onun bu hayatını tehdit eder hale geliyor. Stajyer, geleceğin ve yenilikçin yüzü, belki de ona hayatının sonlarına doğru bir değişiklik getirecek yeni bir bakış açısı sunuyor. Ancak bu tehdit, tır şoförünün kendi geçmişi, kimliği ve hayatının anlamıyla yüzleşmesini zorunlu kılıyor. Film, hayatımızın dokusunu ve kimliğimizi oluşturan şeylerin ne olduğunu sorgulayan derin bir psikolojik inceleme haline geliyor. İş ve yaşam arasındaki dengeyi, kişisel kayıplarla başa çıkmayı ve profesyonel hayatta yer değiştirmenin zorluklarını, belki de çoğu insanın yaşadığı bir paradoks ile ele alıyor. Bu film ayrıca, kendimizi tanımlayan şeyi kaybettiğimizde ve hayatımızın anlamını daha geniş bir perspektiften değerlendirmek zorunda kaldığımızda ne olacağını da akıllara getiriyor. Acaba kendi kimliklerimize, başarımıza ve hedeflerimize sıkı sıkıya tutunmak mı yoksa yeni bir yol bulup, belki de riskli ama belki de ödüllendirici olanı seçmek mi daha mı doğru?> Bu film, değişimin kaçınılmaz olduğunu ve bireyin kendi yaşamındaki değişimi yönetme yeteneğinin, kişisel gelişimde ve profesyonel başarılarda belirleyici olduğunu geniş bir çerçevede sunuyor.